Icecrown gazisi Wine’ın maceralarına devam ediyoruz. Serinin ilk yazısını okumak için sizi buraya alalım.
Hanımızda vakit geçirdikçe bizlere bazı hikayeler anlatıyor. Warrior olsa da beklenilenin aksine biraz utangaç ve oldukça kibar biri. Anlattığına göre Soutshore’da doğmuş. Babası da kendisi gibi bir Warrior’mış. Hatta Liutenant Commander rütbesine kadar yükselmiş. Ne yazık ki babası orkların Lordaeron’a saldırdığı muharebede Orgrim Doomhammer’ın birliğine karşı savaşırken hayatını kaybetmiş. Öyle ki, orkların püskürtülmesinde onun birliğinin öneminin çok büyük olduğunu söyledi. Babasından ona sadece kılıcı kalmış. Kılıç hakkında birkaç bilgiye sahip.
Ironforge’da bir cücenin dövdüğünü, babasınınsa bir kumar oyunu sonucunda kazandığını biliyor. Adını ise onu döven cüceden alıyormuş, Ringil. Warrior olma isteği Ringil’i eline aldıktan sonra oluşmuş. Babasının mirasını yaşatmakta çok kararlıymış. Fakat Lich King ile olan savaştan sonra ne kadar denese de eski performansından fazlasıyla uzaklaşmış. Warrior’lığı bırakmaya karar verdikten sonra büyük bir boşluğa düşmüş. Goldshire’ın dış kesimlerindeki evinden uzunca bir süre çıkamamış. Kendisini tekraradan bulmasını sağlayan şey ise şarapmış. Evinin önündeki bahçeyi bir üzüm bağına çevirmiş. Azeroth’un dört bir yanından getirttiği üzüm örnekleriyle birçok türde şarap yapıyormuş. Böylece geçimini sağlıyormuş. Zamanla bir şarap gurmesi olmuş. Hanımızdaki şarapları çok beğenmediğini söylese de bolca içiyor. Ona bu konuda bir ticaret anlaşması sunmayı planlıyorum. Umarım kabul eder.
