İlk bilgisayarlar, çevre mahallelerde elektrik kesintilerine neden olacak kadar elektrik tüketen ve evin yarısını kaplayan büyüklükte aletlerdi. Bu bilgisayarların tasarımını ve bakımını yapmakta olan kişiler zamanlarının çoğunu laboratuvarda geçiren, tek eğlenceleri molalarda oynadıkları satranç türevi oyunlar olan insanlardı. Geliştirdikleri cihaz belirli bir seviyeye ulaştığında deneysel amaçlarla oyunları bilgisayar sistemine getirmeye çalıştılar. En eski oyunlardan bazıları şunlardı: dama, tic-tac-toe, Nim ve basitleştirilmiş satranç. Bunlar sadece eğlence için değil, sistem testi ve demonstrasyonu için de kullanılacaktı.
PDP-1 ile başlayan serüven
Digital Equipment Corporation, 1962’de PDP-1 bilgisayarını daha yeni teslim almıştı. Bu elbette MIT’teki ilk bilgisayar değildi, ancak tek bir insanın kendi başına çalıştırabildiği ilk bilgisayardı. Doğu Yakasındaki en gelişmiş bilgisayar olan TX-0’ı çalıştırmak için koca bir ekip gerekiyordu. Ancak PDP-1’i kullanmak için tek bir kişinin anahtarı çevirmesi yeterliydi.
![PDP-1'in görünüşü](https://mobidictum.com/wp-content/uploads/2021/11/pdp-1-bilgisayar-1024x696.jpg)
Bu bilgisayar, kullanıcının bir daktilo çıktısı okuması yerine yazdığını görselleştirebilmesine olanak sağlıyordu. Bir başka deyişle bu cihaz günümüzdeki akıllı telefon devrimi kadar büyük bir olaydı.
Gerçekten mucizeler yaratacak kadar sabit bir eliniz yoksa, kodunuzdaki bir hata için geri dönüp tamamen yeni bir kaset yazmanız gerekiyordu. O dönemin makineleri için yazılım, kolay bir iş değildi.
PDP-1’in kullanıcılarından biri, LISP programlama dilini devasa IBM ana bilgisayarlarına getirmek için çalışmış, tecrübeli bir programcı olan “Slug” lakaplı Steve Russell‘dı.
Ekip toplanıyor
Steve, genellikle geç saatlere kadar vaktinin çoğunu masa oyunları ile geçiriyordu. Ama her şeyden çok, Toho filmleriyle ilgileniyordu. Godzilla ve Mothra gibi Kaiju başyapıtları onun favorileri idi.
![](https://mobidictum.com/wp-content/uploads/2021/11/steve-russell-pdp-1.jpg)
Slug, PDP-1’in birincil kullanıcılarından biriydi. 1962’de kullanımda olan birçok önemli yazılımı o geliştirdi. O sırada laboratuvarın üzerine çöken bir aciliyet duygusu oluşmaya başlamıştı, bir Open House projesi yoldaydı. Herhangi bir kurumda çalışmış olan kişiler, Open House’un ortaya çıkmasıyla gelişen paniğe aşinadır. Bu proje sonucunda 120.000 dolarlık bir yatırım olan yeni PDP-1’in hakkını veriyormuş gibi görünmesi gerekiyordu.
Russell, makine için neyin mümkün olabileceğini düşünmeye başladığı sıralarda bir oyun yaratma fikrine kapıldı. Büyük bir bilim kurgu hayranı olması ve o dönemin gündemi Mercury Projesi olduğu için aklına iki uzay aracının it dalaşına girebileceği bir oyun fikri geldi.
Bu kolay bir iş değildi, çünkü makine 4K’dan daha az belleğe sahipti ve bugünün standartlarında bir bilgisayardan yaklaşık on bin kat daha yavaş olan 0,187 MHz’de çalışıyordu. Russell, biri iğne şeklinde, diğeri ise üçgen olan iki geminin olduğu bir oyun geliştirmeye başladı. Bu araçlar, Buck Rogers’ın gemilerinden ve gerçek hayattaki Redstone roketinin görüntülerinden esinlenilmişti.
Hayata geçirmek için güzel bir fikir
Başlangıçta oyunun şekli oldukça basitti, ancak yine de bir sansasyon oluşturdu. Russell makine üzerinde geliştiricilik yapan tek kişi değildi, diğerleri programı geliştirmenin yollarını düşünmeye başladı. Russell, programın başlangıcından itibaren Wayne Wiitanen ve Martin Graetz ile birlikte çalıştı. Ancak projeye en ilginç katkıyı yapan kişi MIT öğrencisi Peter Samson olmuştu.
![](https://mobidictum.com/wp-content/uploads/2021/11/spacewar-expensive-planetarium.jpg)
Samson, Expensive Planetarium adını verdiği bir program geliştirdi. Program, ekranda doğrusal bir yıldız deseni gösterecek ve gerektiğinde farklı konumlar ile değiştirebilecekti. Samson’un programı oyunla birleştirildi ve makinenin yeteneklerini ciddi bir şekilde test etmeye başladı, cihazın sınırları bununla zorlanacaktı.
Spacewar oynamak için PDP-1’in ön panelindeki düğmeleri çevirmeniz gerekiyordu. Bu karmaşık bir işlemdi çünkü panel yaklaşık 18 inç genişliğindeydi ve bir oyuncunun “yanlışlıkla” başka anahtarı çevirmesi, tüm makineyi kapatması ile sonuçlanabilirdi. Programcılar Alan Kotok ve Bob Saunders, oyunu makinenin kendisinden ayrı olarak kontrol etmenin bir yolunu buldu.
Open House sonrası oyunun akıbeti
Oyunun kendisi Open House projesi ile sınırlı kalmadı, proje sunumundan itibaren herkes projeyi sevdiğini belirtti. Bilim kurgu yazarı ve editör Fred Pohl ise oyun hakkında güzel yorumlarda bulundu.
Oyunu yaratan ekip yayılmaya başladı. Birçoğu Digital Equipment Corporation’da kalırken diğerleri Stanford ve Carnegie-Mellon gibi üniversitelere dağıldı. Dijital kullanıcı grubu DECUS, Spacewar’u yazılım kitaplıklarının bir parçası haline getirerek oyunun yayılmasına yardımcı oldu. Oyun sadece başarılı olmakla kalmadı, aynı zamanda bir çok makale ve akademik konuya dahil olduğu için çokça saygı topladı.
![](https://mobidictum.com/wp-content/uploads/2021/11/rolling-stone-spacewar-1024x760.webp)
Oyun üniversite kampüslerinde o kadar popüler oldu ki Rolling Stone dergisinde yer aldı. Oyun, makale nedeniyle üniversite kampüsünün ötesinde de büyük bir popülerlik kazandı. Rolling Stone, Stanford’un Yapay Zeka Laboratuvarı’nda bir turnuvaya ev sahipliği yaptı. Bu olay, ilk resmi bilgisayar oyunu turnuvası özelliğini taşıyor, fakat bu başka bir dosya konusu.