PC oyun tarihinin geçmişi oldukça uzun ve bir o kadar da ilgi çekici detaylarla dolu. Binlerce oyuna ve çok daha fazla hikayeyi içinde barındıran bu platformun tüm hikayesini tek bir yazıda anlatmak mümkün değil. 2008’de artık öldü bitti denilen PC oyun sektörü bugün rekor üstüne rekor kırıyor ve büyümeye devam ediyor. Türk PC oyun sektörü de zamanında benzeri testlerden geçti ve bugün hızla büyümeye devam ediyor.
Bu yazımızda Türkiye ile bağları güçlü olan ve oyunculara unutulmaz tecrübeler yaşatan PC oyunlarını listeleyeceğiz. Listemizde sadece Türkiye merkezli stüdyoları yer almıyor. Crytek’in oyunları da listemizde kendilerine yer buldu. Yerli kardeşlerin Türk vatandaşı olduklarını ve ekiplerinde çok sayıda Türk geliştirici yer aldığını hatırlatmak isteriz.
Son bir not: Seri şeklinde çıkan oyunları tek başlık altında toplamaya karar verdik. Bu listeye eklemeyi unuttuğumuz oyunlar varsa sizlerin önerilerine de açığız. Bize ulaşmaktan lütfen çekinmeyin.
Mount and Blade
PC oyun dünyasına 2008 yılında giriş yapan Mount and Blade’in yeri tabii ki en tepelerde olmalı. Serinin şu an dört tane oyunu var ve son çıkan yapım artık hepimizin bildiği üzere Mount & Blade II: Bannerlord.
Serinin her oyununda ana hedefimiz nispeten aynı. İl başta yalnız bir savaşçı olarak geniş topraklarda maceralara atılıyoruz. Önce çetemizi, sonra ordumuzu en sonunda da krallığımızı/imparatorluğumuzu kuruyoruz. Gerek savaş mekanikleri gerekse ülke yönetim mekanikleriyle rakipsiz bir yapıya sahip.
Steamspy’ın verilerine göre serinin her bir oyunu yedi haneli satış figürlerine ulaşmayı başarmış. Mount and Blade II: Bannerlord’un erken erişimde olmasına rağmen ilk haftadan 2 ile 5 milyon arası satmayı başardığının da altını çizmek gerekli. Bu veriyi de SteamDB’den aldık. Biraz esnek olsa da her halükarda sadece bir haftada bu kadar kopya satmak bir Türk PC oyunu gerçekten eşsiz bir başarı.
Bannerlord’un yanı sıra 2010 yılında çıkış yapan Mount and Blade Warband’in bile hala aylık ortalama 7,000 civarı eş zamanlı oyuncuya ev sahipliği yaptığını belirtmek gerekli. Armağan Yavuz’un kurduğu TaleWorlds, büyümesine Ankara’da yeni bir ofis kompleksi kurarak devam ediyor.
Crysis
Crytek’in aslen Almanya merkezli bir şirket olduğunu biliyoruz, bunu bilmememiz mümkün değil. Cevat Yerli, Avni Yerli ve Faruk Yerli’nin Türk oyun sektörüne yaptığı kolektif katkıya şöyle bir baktığımızda Crytek oyunlarını bu listeye dahil etmemek hata olurdu.
Crysis ya da daha popüler adıyla “Bu PC Crysis’i çalıştırabilir mi?” 2007’de oyuncularla buluştu. Birinci tekil nişancı (FPS) türüne adını altın harflerle kazımayı başaran bu oyun teknoloji harikası nano zırhlar giyen bir grup askeri ve onların dünyayı kurtarmasını konu alıyor. Oyunun ilk aşamasında Kuzey Koreliler ve paralı askerlere karşı savaşıyoruz. İlerleyen kısımlardaysa teknolojik olarak bizden bile üstün olan uzaylılar da hikayeye dahil oluyor. Cryengine’in fizik ve grafik motoruna o dönemlerde kimse rakip bile olamamıştı.
Ana oyunu takiben önce Crysis Warhead isimli bir ek paket çıkış yaptı. Akabindeyse 2011’de Crysis 2, 2013’teyse Crysis 3 raflardaki yerini aldı. Crytek bir süredir başka oyunlara ağırlık vermiş olsa da 2020 ve 2021’de tüm seriyi modernize edip (Crysis Remasterları) tekrar pazara sundular. Ha, ek olarak bu yılın başlarında Crysis 4’ü duyurdular ve serinin hayranları olarak biz de bir hayli heyecanlandık.
Crytek’in Türk oyun sektörüne katkıları PC ve konsolla sınırlı da değil. Avni Yerli Mayıs 2022’de Crytek’in eski çalışanları tarafından kurulan HyperLabs’e güçlü bir yatırım yaptı.
Mayhem Brawler
Istanbul-based Hero Concept’s Mayhem Brawler is a love letter to the ’90s beat ’em up games. Mayhem Brawler’s comic book art style and “kick-ass soundtracks” truly help build an interesting world, where super cops take on waves of dangerous criminals and their bosses.
Mayhem Brawlers’ın hikayesi çok da derin değil, zaten öyle bir niyeti de yok. Bununla birlikte anlatıya önem verdikleri de ortada. Zaten oyunda üç farklı son bulunuyor ve bu sonlar da bölüm kapanışlarında verdiğimiz kararlara bağlı olarak değişiyor. Övülmesi gereken asıl detaysa kullanmayı hiç sevmediğim “vuruş hissi” ifadesi. Dayağı atan da olsanız yiyen de olsanız her yumruğu ve tekmeyi hissediyorsunuz.
The game has won four prizes at Turkey’s Kristal Piksel Video Game Awards 2021, including the game of the year award. The other awards are Best Visual Design, Console Game, and PC Game.
Far Cry
Bu sefer tüm seriyi dahil etmedik, çünkü kriterlerimize uyan tek yapım ilk Far Cry oyunu. Ubisoft’un popüler serisi Far Cry’ın ilk oyununu Crytek yaptı ve yönetmenlik koltuğunda da Cevat Yerli vardı. Keza oyunda Cryengine motoruyla tasarlandı.
Far Cry, Yerli kardeşlerin geliştirdiği X-Isle isimli bir teknoloji demosunun oyuna dönüşme hikayesi aslında. Nvidia’nın benchmark testleri için kullandığı bir yazılım olan X-Isle, Ubisoft’un ilgisi ve yatırımıyla Far Cry’a dönüştü.
Serinin ilk oyununda Jack Carver isimli emekli bir özel kuvvetler askerini canlandırıyoruz. Güney Pasifik’te hayali bir ada zincirinde geçen oyun başlangıçta bir hayatta kalma macerası gibi gözüküyor. Kısa bir süre sonraysa Carver tek kişilik dev bir orduya dönüşüyor. Karşısına çıkan paralı askerleri de Trigenleri de (mutasyona uğramış yaratıklar) sakız niyetine çiğniyor. Aslında bir Far Cry remake’i fena olmaz sanki.
Remnants of Naezith
Tolga Ay ve ekibinin geliştirdiği Remnants of Naezith, PC platformundaki en kaliteli işlerimizden biri, ama çok niş bir kitleye hitap ettiği için pek çok insanın gözünden kaçıyor. Bir speedrunner olarak Remnants of Naezith’i ayıla bayıla oynadım. Oyunun gerçekten zor olması pek çok insanı korkutuyor, ama platform türünü sevenler için kaçırılmaması gereken bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. İlginç bir bilgi: Oyunun açılışında konuşan kişinin Honest Trailers kanalından Jon Bailey olduğunu biliyor muydunuz?
Remnants of Naezith’i öne çıkaran mekaniği tutunma kancası. Tolga Ay, oyunu geliştirirken Spider-Man 2 ve Worms Armageddon’dan (daha doğrusu oyundaki kancadan) esinlendiğini açıklamıştı. Oyun zor ama geçmeyi başardığınız her bölüm size o tatmin hissini yaşatıyor. Yıldırıcı ve haksız bir zorluk yok yani. Yine de bu tür yapımların herkese hitap etmediğini de kabul etmek gerekli. Siz yine de en olmadı bir iki oynanış videosu izleyin derim.
Monochroma
Nowhere Studios tarafından geliştirilen Monochroma oyunculara sinematik bir tecrübe sunuyor. Oynanıştan çok sanat tasarımı, anlatı ve bulmacalarıyla öne çıkan bir yapım. 2D bir dünyada geçen Monochroma iki erkek kardeşin hikayesini anlatıyor. Küçük kardeş uçurtmasıyla oynarken sakatlanıyor ve onu güvenli bir şekilde eve ulaştırmak büyük kardeşe düşüyor. Bu süreçte de yer yer aksiyonlu, bolca bulmacalı bir macera oyuncuları bekliyor.
Monochroma’nın Limbo’dan büyük ilham aldığı ortada ve Nowhere Studios’un kurucusu Burak Tezateşer bunu zaten kendisi ifade ediyor. Monochroma’ya bir Limbo klonu demek haksızlık olur, zira oyunun kendi kimliği var ve dinamikleri farklı. Günün sonunda karşımızda tanıdık bir tada sahip farklı bir hikaye var.
Yaratıcı bulmacaların güçlü görsel anlatıyla buluştuğu bir oyuna hasret kaldıysanız ve Monochroma da radarınızdan kaçtıysa oyuna bir şans verin derim.
Zula
MadByte Games tarafından geliştirilen ve Türkiye’deki dağıtımı Lokum Games tarafından yapılan Zula hem PC’de hem de mobil cihazlarda oynanabiliyor. Türkiye’nin en popüler çatışma oyunlarından biri olarak karşımıza çıkan Zula, bir dönem dünyanın çeşitli bölgelerinde de listelerde üst sırada yer alıyordu.
2015 yılında çıkan Zula aynı zamanda Türkiye’nin ilk ve tek MMOFPS oyunu ve F2p yani ücretsiz. Oyunda her maçta Zula ve Gladyo isimli iki takım bulunuyor. Zula takımında istihbaratçılar ve askerler yer alıyor, Gladyo’daysa paralı askerler savaşıyor. Oyunda yirmiden fazla farklı harita ve ondan fazla maç modu bulunuyor.
Hunt: Showdown
Listemizde bir Crytek oyunu daha var. Hunt: Showdown ilk başta Crytek USA tarafından geliştiriliyordu, ancak stüdyo finansal sebeplerden dolayı kapandı. Proje Crytek Germany’nin eline geçti ve biraz yön değiştirse de bugünkü başarılı halini aldı. Oyuncuların hem birbiriyle savaştığı hem de yapay zeka kontrolünde olan canavarları avladığı bir konsepte geçiş yaptı. Bu konuda da oldukça başşarılı oldu.
Hunt: Showdown erken erişim cehennimini teğet geçen yapımlardan biri olarak da dikkat çekiyor. Steam’de Şubat 2018’de, Xbox’taysa Mayıs 2019’a erken erişime giren oyun PC için Ağustos 2019’da, Xbox içinse Eylül 2019’da tam sürüme geçiş yaptı.
Oyunun görsel sunumu ve atmosferi, ek olarak da tekrar oynanabilirliği en çok övülen yanları arasında yer alıyor. Yüksek risk yüksek ödül PvE ve PvP sistemleri de yine oyuncular tarafından sıklıkla övülüyor. Bu dengeyi kurmak oldukça zor. Oyuncuyu hem ağır bir şekilde cezalandırmak hem de onları oyununuza bağlamak ustalık isteyen bir iş.
Conarium
Stormling Studios’un (eski adıyla Zoetrope Interactive) geliştirdiği Conarium, H.P. Lovecraft’ın Deliliğin Dağlarında kitabından esinlenerek geliştirilmiş gerilim dolu bir yapım. Hikaye bu eserden esinlense de olaylar kitabın hikayesinden sonraki bir zamanda geçiyor.
Conarium’u Nintendo Switch, PlayStation 4, Xbox One, Windows, Linux, macOS ve hatta Mac’te bile oynayabiliyoruz. Bulmaca ve korku/gerilim türlerini sevenler için listeye eklemelik bir tecrübe, tabii hala denemediyseniz. Oyunun Steam’de halihazırda 1,500’den fazla incelemesi var ve “Çoğunlukla Olumlu” notuna sahip.
Conarium’un hikayesini biraz daha açabiliriz. Oyunda dört tane bilim insanı doğanın sınırlarını zorlayacak deneyler yapıyorlar. Bilim insanları, doğanın sınırları ve bir oyun… Tahmin edebileceğiniz üzere bir şeyler ters gidiyor, hem de bayağı ters gidiyor. Sağlam bir kalbiniz yoksa Conarium’u gece vakti tek başınıza oynamayın, aman diyelim.
Hunt Down the Freeman
Unutulmaz tecrübeler dedik, ama bu sefer ki PC oyunumuz öyle çok da hatırlanası bir tecrübe değil aslında. Günün sonunda bu oyun da sektörde bir iz bıraktı ve “meme” haline geldiği için paylaşmak istedik. Hunt Down the Freeman, Royal Rudius Entertainment isimli bir şirket tarafından geliştiridil. Ekibin başında Türk bir geliştirici bulunuyordu.
Half-Life evreninde geçen bu oyun tabii ki canon değil, yani Valve’ın anlattığı hikayeye hiçbir şekilde resmi olarak dahil edilmedi. Oyunda Çavuş Mitch Shephard isimli bir karakteri canlandırıyoruz. İsim tanıdık geldiyse şaşırmayın çünkü kendisi Half-Life’ın ilk resmi ek paketi olan Opposing-Force’un kahramanı Adrian Shephard’ın kardeşi. Mitch de bir HECU askeri ve Gordon Freeman tarafından öldürülen silah arkadaşlarının intikamını almak istiyor.
Hunt Down the Freeman’a bitmiş bir oyun demek gerçekten imkansız, ama öte yandan da bazı AAA stüdyolarının bize bitmiş oyun diye sunduğu şeyleri hatırlayınca insan biraz arafta kalıyor. Oyunun ve şirketin kurucusu sayısız dramanın tam merkezinde yer alıyor. Oyunda çalıntı assetler kullanıldığına, ücretlerin ödenmediğine ve daha bir sürü problemli durumun yaşandığına dair iddialar var. PC oyun tarihinde, özellikle Half-Life hayranları tarafından asla unutulmayacak ve bundan yıllar sonra bile “meme” potansiyeliyle anılacak bir oyuna da yer vermemek olmazdı.
Ryse: Son of Rome
Listemizi bir Crytek oyunuyla kapatmasak olmazdı. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, Türk PC oyun sektörüne en büyük katkıyı hiç tartışmasız TaleWorlds yaptı, fakat Crytek’in oyun portfolyosu daha geniş. Ryse: Son of Rome da öne çıkan oyunlardan biri.
Cevat Yerli’nin bir kez daha yönetmen koltuğuna oturduğu bu yapım Eski Roma’da geçiyor. Romalı bir general olan Marius Titus’un hikayesini oynuyoruz. Marius’un hikayesi bir kuşatma sırasında başlıyor ve flashbacklerle onun lejyoner olduğu günlere kadar geri dönüyoruz ve oynanabilir kısımlar da bu noktadan itibaren başlıyor.
Oyun pek çok açıdan eleştirilmiş olsa da görsel olarak büyüleyiciydi. Çıkış yaptığı dönemin en göz alıcı yapımlarından biriydi hatta. Zaten dedikodular da Crytek’in yenilenmiş Cryengine ile gövde gösterisi yapmak için bir oyun geliştirdiği yönündeydi.