Hypercasual Oyunların Başarısı

Hypercasual Oyunların Başarısı

Hypercasual Oyunların Başarı Sırrı Nedir?

Oyun oynamak, çağımızın en büyük hobilerinden birisidir. Küçükten büyüğe her yaştan insanın hayatlarında yer alan bu hobi, aynı zamanda hızla büyüyen bir sektörün de meyvesi gibi görülebilir. Bunun sebebi de, özellikle mobil oyunların son yıllarda sektörde harika bir çıkışla ve basit grafiklerle oyun sektöründeki en büyük gelir dilimini almış olmasıdır. Peki, bu başarı nereden geliyor? Bu oyunları bu kadar cazip kılan ve milyonların oynamasını sağlayan faktörler nelerdir? Aslında, cevabı çok da uzakta aramaya gerek yok.

Hypercasual oyunlar, çok muazzam yeteneklere sahip olmanızı gerektirmeyen ve sadece dikkat üzerine kurulu bir oynanışa sahip olan oyunlardır. Yani bir Counter Strike: Global Offensive oyunu oynadığınızda, bu oyunda başarılı bir skor elde edebilmeniz için iyi bir el-göz koordinasyonuna sahip olmanız gerekiyor. Birini fark ettiğinizde hızlıca ona ateş edebilmeli ya da ordan kaçmalısınız. Yoksa, fark etmeden bile ölebilirsiniz. Oysa ki, hypercasual oyunlarda bu düzeyde bir dikkate hiç gerek yok. Çünkü bu oyunları oynamak için tek gereken sadece parmaklardır. Sektördeki popüler oyunlara göz atarak bunu destekleyebiliriz:

1-) Color Bump 3D

Color Bump oyunu, belirli renkteki cisimlere çarpmadan düzlem üzerinde bitiş çizgisine gitmeniz üzerine kurulu bir oynanışa sahip bir oyun. Amaç, belirli renkteki cisimlerden uzak durarak ilerlemek. Yapmanız gereken tek şey, topu parmağınızla ekranda ilerletmek. Bunu da yapabilmek için çok ciddi bir yeteneğe ihtiyaç yok. Buna rağmen, oyunun sürükleyiciliği de mevcut, çünkü yeri geldiğinde daha karışık cisimler düzleme geliyor ve seviyeler arttıkça zorluk da artıyor. Şöyle düşünebilirsiniz: oynanışı bu kadar basit bir olan oyun neden milyonlar tarafından oynanıyor? Çünkü oyun, kendini sürükleyicilik ile oynatıyor. Cisimlere çarptığınızda işin içine fizik giriyor ve fizik olunca da topu her zaman stabil tutamayabilirsiniz. Bu da işleri zorlaştırıyor. Fizik, aynı zamanda engellerde de çalıştığı için daha komplike engeller karşımıza geldiğinde bu sefer ilerlemek daha da zorlaşacağı için bu da ekstra bir sorun yaratacaktır. Fakat oyun bunu çile çektirmeden tatlı bir sürükleyicilikle bizlere sunduğu için gündelik hayatında fazla oyun oynamayan bireylere bile oyun hırsını yaşatmayı başarıyor. Color Bump oyunu oldukça popüler bir hypercasual oyun olarak karşımıza geldi ve yapımcılarına önemli paralar kazandırdı.

2-) Stack Ball

Bir diğer inceleyeceğimiz oyun da Stack Ball. Sıkı oynadığım bir oyun olmakla birlikte 104 leveldeyim. Oyunun oynanışı da aslında gayet basit. Topu aşağı sürüklüyorsunuz, fakat topu aşağı sürüklediğinizde siyah plakalara değmemeniz lazım. Değdiğiniz anda yanıyorsunuz ve kaldığınız yerden reklam izleyerek devam edebiliyorsunuz ya da direkt “restart” diyerek en baştan başlıyorsunuz. Oyunda farklı şekilde plakaların da dizilmiş olması, monoton bir oynanış sunmuyor ve göze de hitap ediyor. Bir seviyede plakalar yuvarlak iken diğer seviyede plakalar daha farklı bir şekilde olabiliyor. Belirli bir süre başarıyla topu aşağı çekerseniz top alev almaya başlıyor ve siyah plakaları da eziyor. İşin ilginç tarafı, kendinizi alevin hızına kaptırırken altta gözüken süre barını fark etmiyorsunuz ve bir anda oyun başarısızlıkla bitiyor. Yani oyun sizi önce kendi dünyasına buyur ediyor, sonrasında da ani bir başarısızlık yaşatıp reklam izleyerek kaldığınız yerden devam etmenize imkan tanıyor. Özellikle gündelik oyuncularda bu taktik pek işe yaramazken o kadar da oyun oynamayan oyuncu kitlesinde bu taktik, daha başarılı oluyor. Özellikle oyunu oynayan kitlenin casual oyuncular olduğunu düşünürsek, oyunu yapan ekip aslında burda çok basit ama güzel bir mekanik ekleyerek kullanıcıyı sinirlendirmeden tam tersine ikinci bir şans vererek hem skorunu hem de kaydettiği ilerlemeyi korumasına imkan veriyor. Bu nedenle oyun indirme sayısında milyona ulaştığında zaten üreticisine çok güzel bir gelir bırakıyor.

3-) Hollo Ball

Hollo Ball oyunu ile devam edelim. Hollo Ball, oynanışı ile Color Hole oyununa benzeyen ama biraz farklı bir mekaniğe sahip. Yine bir boşluğu kontrol ediyorsunuz, ama bu sefer arkanızda ilerleyen topu korumanız lazım. Topu korumayı başardığınızda seviyeyi geçmiş oluyorsunuz. Önünüzdeki engelleri temizlemeniz lazım, en azından topun önüne düşebilecek olanları temizlemeniz gerekiyor. Bu da aslında kolay gibi gözükebilir ama ilk seviyelerden sonra zorluk yavaştan başlıyor. Top eğer ki bir cisme temas ederse kırılıyor ve başarısız oluyorsunuz. En başta çok kolay gibi gözükse de, oyunun oynanışı aslında zorlaşmaya başlıyor ve bu sefer önünüze hareket eden engeller geliyor. Bu engelleri yutamazsanız da topumuza bir selam verip sonrasında işlerine bakıyorlar. Biraz da hızlı bir ilerleyiş olduğu için ilerledikçe oyunun çok da kolay olmayan bir oynanışı var. Her 3 seviyeyi tamamladığınızda da ödül bölümü var ve elmas topluyorsunuz. Oyuncuyu bu yolla ödüllendirdiği için de aslında oyun, kullanıcı da pozitif bir etki yaratıyor. Tamamen reklama bağlılık da kalmıyor. Aynı zamanda, aldığınız ödülleri yetersiz buluyorsanız ödülleri üçe de katlayabilirsiniz. Sadece bir videolu reklam izleyerek oyun size bu opsiyonu sunuyor. “Pay-To-Win” olayından ziyade “Watch-To-Win” olayına geçiş olduğu için de aşağı yukarı yarım dakikalık bir sürede daha katlanmış bir şekilde ödülünüz geliyor. Aslında gayet iyi bir tercih. Parmağınızı ekrana dokundurarak hareket ettirmek, bu oyunu oynamak için yeterli ve sizden ekstra bir şey istenmiyor. Sadece dikkatinizin olması da sizi oyuna hazırlıyor. İşte bu nedenle, bu oyun da sevilen hypercasual oyunlardan biri olmayı başardı.

Ek olarak söylememiz gerekirse:

Genel olarak 3 büyük hypercasual oyunu inceledik ve oyunların çalışma mantığını anlatmaya çalıştım. Hypercasual oyunların başarısından bahsederken bu başarının ana kaynağı olan oynanış mantığını da iyi bir şekilde anlamak gerekiyor. Özellikle oyun geliştirenlerin hypercasual oyunları sık sık oynamaları gerekiyor ki o oyunlardaki reklam uygulamalarını ya da fiyatlandırmaları inceleyebilsinler ve kendi projelerinde de gerçek zamanlı örneklerden yola çıkarak kendi oyunlarında reklam uygulamasını mümkün olan en iyi şekilde yansıtabilsinler. Çünkü reklamlandırmayı yanlış yaparsanız kitlenizi sıkma ihtimaliniz çok yükselir ve oyununuzun potansiyeli yüksek iken bir anda bu potansiyeli sıfırlayabilirsiniz ya da aşırı derecede azaltabilirsiniz. Oyun platformlarında üst sıralarda gözükebilmek ve bu yolda kullanıcıya iyi bir oyun deneyimi yaşatmak adına bu temada daha önce çıkış yapan oyunları gözlemleyip incelemek doğru bir karar olabilir.

Yazar: Caner Özdemir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir